ülkeler
  iran
 

İran (Farsça: ایران), resmi adı İran İslam Cumhuriyeti (Farsça:جمهوری اسلامی ایران) Güneybatı Asya'da ülke.1935'e kadar dünyada Persiya olarak biliniyordu. Ülke güneyde Basra ve Umman Körfezi, kuzeyde ise Hazar Denizi ile çevrelenmiştir. Türkiye, Azerbaycan, Ermenistan, Irak, Pakistan, Afganistan ve Türkmenistan ile kara sınırına sahiptir. Başkenti Tahran'dır.Şiilik ülkenin resmi dîni mezhebi , ve Farsça resmi dilidir.[5]

Persiya/İran, tarihi MÖ 4000'lere kadar giden tarihi ve mevcut yerleşmelerle dünyadaki en eski sürekli uygarlıklardan birine ev sahipliği yapmaktadır.[6][7][8]Tarih boyunca İran Avrasya'daki merkezi konumu nedeniyle jeostratejik öneme sahip olmuştur ve bir bölgesel güçtür.[9][10] İran BM, Bağlantısızlar Hareketi, İslam Konferansı Örgütü ve OPEC kurucu üyesidir.İran siyasal sistemi 1979'da kabul edilen anayasaya göre oluşturulan bir kaç karmaşık yönetim yapısına göre işlemektedir. En yüksek devlet makamı şimdiki Ayetullah Ali Hamaney'in üstlendiği İran dini liderliğidir.

İran, uluslararası enerji güvenliği ve dünya ekonomisinde geniş petrol ve doğal gaz kaynakları sonucu önemli bir konuma sahiptir. İran ismi Aryan kelimesinden gelmektedir ve "Aryanların ülkesi" anlamındadır.[11][12][13]

Konu başlıkları

[gizle]

Etimoloji [değiştir]

Daha çok bilgi için: İran isim tartışması

İran (ایران) sözcüğü modern Farsça'ya, ilk kez Zerdüştçülüğün kutsal kitabı Avesta'da yer alan bir Proto-İrani terim olan Aryānām'dan gelir.[14]Ariya- ve Airiia- kelimeleri aynı zamanda Ahameniş İmparatorluğu yazıtlarında etnik bir atıf olarak yer almıştır. Orta Farsça'dan gelen Ērān terimi, Pehlevi dili'nde ʼyrʼn, Nakş-ı Rüstem'deki I.Ardeşir'in taç giyme törenini gösteren kabartmanın yanındaki yazıtta bulunmuştur.[15]Bu kabartmaya eşlik eden Partça dilindeki yazıtta İran,aryān olarak ifade edilirken, bu yazıtta, kralın sanı Orta Farsça ērān kelimesini (Pehlevi dilinde,ʼryʼn) içermektedir. I.Ardeşir'in zamanında ērān ifadesi devletten çok insanları kastederek bu anlamını korudu.

Bu yazıtta İran halklarına atfen kullanılan ērān kelimesine rağmen, ērān ifadesinin imparatorluk coğrafyasını ifade etemek için kullanılması Sasani hanedanlığının ilk döneminde de görülmüştür. I.Şapur'un -Ardeşir'in oğlu ve halefi- bir yazıtında açıkça Ērān bölgelerinin içine İranlıların yerleşmediği Ermenistan ve Kafkasya'yı da dahil etmiştir.[16]Kartir kitabelerinde yüksek rahip, Anērān'ın egemenliği altındaki bölgeleri gösteren listede aynı bölgeleri saymıştır.[16]ērān and aryān kelimelerinin ikisi birden, (İranlı) Aryanların ülkesi anlamına gelen Proto-İran dilindeki Aryānām teriminden gelmektedir. Airyanem Vaejah kelimesi ve kavramı aslında İran'ın ülke isminde (Edebi olarak Aryanlar'ın ülkesi anlamında), aynen Aryānā kelimesinin modern Farsça karşılığı olan Iran (Ērān) gibi korunmuştur.

1979'daki İran İslam Devrimi'nden itibaren ülkenin resmi adı "İran İslam Cumhuriyeti" olmuştur.

Dış dünyada MÖ 6.yy'dan 1935'e kadar Persiya veya benzer isimler (La Perse, Das Persien, Perzie, vb.) olmuştur. O yıl Rıza Şah uluslararası topluluktan ülke adı olarak "İran"'ı kullanmalarını istemiştir. Bir kaç yıl sonra bu isim değişikliğinin ülkenin geçmişi ile arasında bağı kopardığını iddia eden bilimadamları protesto gösterileri yapmış, 1959'da Muhammed Rıza Pehlevi her iki ifadenin resmi olarak birlikte ve birbirinin yerine kullanılabileceğini açıklamıştır. Bugün her iki ifade kullanılsa da "İran" modern politik söylemde ve "Persiya" kültürel ve tarihi içerik ifade edilirken kullanılmaktadır.

Coğrafya ve İklim [değiştir]

Demavent Dağı İran'ın en yüksek noktasıdır.
Demavent Dağı İran'ın en yüksek noktasıdır.

İran, 1 648 000 km²’lik yüzölçümü ile Türkiye’nin komşuları arasında yüzölçümü Türkiye’den büyük olan tek ülke, aynı zamanda yüzölçümü açısından, Libya'dan sonra ve Moğolistan'dan önce gelen dünyanın 18. büyük ülkesidir.[17] Ülkenin yüzölçümü kabaca İngiltere, Fransa,İspanya ve Almanya yüzölçümü toplamlarına eşit ya da Alaska azıcık küçüktür.[18][19] Kuzey-batıda Azerbaycan ile (432 km/268 mi)ve Ermenistan ile (35 km/22 mi)uzunluğunda; Kuzeyde Hazar Denizi;Kuzey-doğuda Türkmenistan ile (992 km/616 mi)uzunluğunda; Doğuda Pakistan (909 km/565 mi) ve Afganistan ile (936 km/582 mi) uzunluğunda ve Batıda Türkiye ile (499 km/310 mi)uzunluğunda ve Irak ile (1,458 km/906 mi) uzunluğunda ve son olarak Güneyde Basra Körfezi ve Umman Körfezi ile sınırlara sahiptir. İran'ın yüzölçümü 1,648,000 km²dir. (yaklaşık olarak 636,300  mil kare)[3]

İran'da Hazar Denizi ile Huzistan kıyıları arasında İran platosu bulunmaktadır. Dünyadaki en dağlık ülkelerden biridir, coğrafyası çeşitli havza ve platoları biririnden ayıran halı gibi serilmiş sıradağlar ile biçimlendirilmiştir. Kafkas,Zagros ve Elburz sıradağları ile nüfusun yoğun olarak bulunduğu Batı bölgesi en dağlık kesimdir;en son belirtilen sıradağlar içinde yer alan Demavent Dağı 5,604 m yüksekliği ile sadece İran'ın değil Hindukuş Dağlarının batısındaki Avrasya topraklarının en yüksek dağıdır.[20] Yükseklikleri yer yer 5000 metreye yaklaşan bu dağ sıraları iç bölgelerde çok sert bir kara ikliminin yaşanmasına neden olur. Hatta bu bölgelerde geniş çöl alanları bulunur.

Ülkenin doğusunun büyük kısmında, kuzey orta bölgesinde ülkenin en büyük çölü olan Kebir Çölü (Deşt-i Kebir) ve güneyinde ise Lut Çölü (Deşt-i Lut) gibi çöl havzaları olmak üzere bazı tuz gölleri bulunmaktadır. Bunun nedeni dağ sıralarının bu bölgelere yağmur bulutlarının ulaşmasını engelleyecek kadar yüksek olmasıdır. Büyük ovalar sadece Hazar Denizi kıyısında ve Basra Körfezi'nin kuzey ucunda İran'ın Şatt-ül-Arap (Arvand Rūd) nehri deltasındaki sınırları boyunca bulunmaktadır. Küçük, düzensiz ovalar ise Basra Körfezi'nin Hürmüz Boğazı ve Umman Körfezine bakan kıyılarındadır.


İran'ın iklimi çoğunlukla kurak veya yarı kurak ve Hazar Denizi kıyısında subtropikaldir. Ülkenin kuzey sınır bölgesinde kış aylarında sıcaklıklar neredeyse donma noktasının altına düşer ve iklim yıl boyu nemli kalır. Yaz sıcaklıkları nadiren 29 °C'yi aşar (85 °F).[21][22] Düzlüğün doğu kısmında yıllık yağış miktarı 680 mm (27 in) iken batı kısmında 1,700 mm (67 in)'den fazladır. Batıya doğru Zagros havzasındaki yerleşmelerde yazları düşük sıcaklıklar ile sıfırın altında sıcaklıkların ve yoğun kar yağışlarının yaşandığı ağır kışlar görülmektedir. Doğu ve orta bölgedeki havzalar 200 mm'lik yıllık yağış miktarıyla kurak ve yer yer çöl iklimindedir.[22] Ortalama yaz sıcaklıkları 38 °C'yi (100 °F)geçer. Güney İran'daki Basra Körfezi ve Umman Denizi kıyılarındaki ovalarının iklimi kışları ılık, yazları nemli ve sıcaktır. Yıllık yağış miktarı 135 ile 355 mm (beş ile ondört inç ) arasındadır.[22]

Dağlarında ayılar, yaban koyunları ve keçiler, gazeller, yaban eşekleri, yaban domuzları, kurtlar, çakallar, panterler, bayağı vaşaklar, and tilkiler bulunur. Evcil hayvanlar olarak koyunlar, keçiler, büyükbaş hayvanlar, atlar,mandalar, eşekler ve develer bulunmaktadır. İran'da sülün, keklik,leylek ve şahin de yaşamaktadır.

İdari Bölümlenme [değiştir]

İllerin Coğrafi Dağılımı
İllerin Coğrafi Dağılımı

İran her biri atanmış bir vali (استاندار, ostāndār;Farsça) tarafından yönetilen 30 bölgeye (Farsça;ostān), ayrılmıştır. Bölgeler (şehristan) denilen illere ve daha sonra da sırasıyla (bakşi) ve (dehestān) ismindeki daha alt yönetim birimlerine bölünmüştür.

İran'ın adaları sağdaki resimde gösterilmemektedir. Adalar Hürmüzgan (20 numara) eyaletine bağlıdırlar.

  1. Tahran
  2. Kum
  3. Merkezi
  4. Kazvineti
  5. Gilan
  6. Erdebil
  7. Zencan
  8. Doğu Azerbaycan
  9. Batı Azerbaycan
  10. Kürdistan
  11. Hemedan
  12. Kermanşah
  13. İlam
  14. Lorestan
  15. Huzistan
  1. Çaharmahal ve Bahtiyari
  2. Kohkiluye ve Buyer Ahmed
  3. Bu-şehr
  4. Fars
  5. Hürmüzgan
  6. Sistan ve Belucistan
  7. Kerman
  8. Yezd
  9. İsfahan
  10. Semnan
  11. Mazenderan
  12. Gülistan
  13. Kuzey Horasan
  14. Razavi Horasan
  15. Güney Horasan
 

Devrimden sonra Şahyad Kulesi'nin adı Özgürlük Kulesi olarak değiştirildi.
Devrimden sonra Şahyad Kulesi'nin adı Özgürlük Kulesi olarak değiştirildi.

İran dünyada en yüksek şehirleşme oranlarından birine sahiptir. 1950'den 2002 yılına kadar şehir nüfusu %27'den % 60'a çıkmıştır.[23] BM 2030 itibarıyla şehir nüfusunun %80 olacağını tahmin etmektedir.[24] İç göçmenlerin çoğu Tahran, İsfahan,Ahvaz ve Kum şehirlerinin etrafına yerleşmektedir.

Tahran, 11,000,000'a yaklaşan nüfusu ile (Tahran Belediyesi resmi web sitesi:[2]) İran'ın en büyük şehri ve başkentidir. Tahran ülke nüfusunun %15'ine ev sahipliği yapmaktadır. Tahran birçok büyük şehir gibi,ciddi hava kirliliği sorunu yaşamaktadır. Ülkenin iletişim ve ulaştırma ağının merkezidir.

Meşhed İran'ın ikinci büyük ve İmam Rıza Türbesini barındıran şehir olduğu için dünyadaki en kutsal Şii şehirlerinden biridir. İkinci en büyük şehridir ve 2,8 milyonluk nüfusu ile Razavi Horasan bölgesinin merkezidir. İran'da turizmin merkezidir ve her yıl 15 ile 20 milyon hacı İmam Rıza'nın türbesini ziyaret eder.[25][26] İsfahan İran'daki diğer büyük şehirlerden biridir (şehir nüfusu:1,986,542).İsfahan bölgesinin başkentidir. İsfahan'daki Nakş-e Cihan Meydanı UNESCO tarafından Dünya Miras Listesi nedeniyle yeniden düzenlenmiştir. Şehir onbirinci yüzyıldan ondokuzuncu yüzyıla kadar süren geniş çeşitlilikte İslami mimari örnekleriyle doludur. Şehrin etrafındaki yerleşim yerlerinin gelişimi İsfahan'ı metropolitan bölge nüfusu açısından ikinci en yüksek nüfuslu yerleşim yeri haline getirmiştir (3,430,353).[27] İran'ın diğer büyük şehirleri Kerec (nüfusu 1,732,275), Tebriz (nüfusu 1,597,312) ve Şiraz (nüfusu 1,227,331)dır. Tebriz Eynali dağının güneyindeki Sahand volkanik yükseltisinin kuzeyinde yer almaktadır. Tebriz kuzeybatı İran'daki en büyük şehirdir ve Doğu Azerbaycan bölgesinin başkentidir. Kerec, Tahran bölgesinde, Tahran'ın 20 km batısında, Alborz dağının eteklerinde yeralır ancak şehir hızla Tahran'ın metropolitan alanının bir parçası haline gelmektedir.

 

Başlıca kentler [değiştir]

Tahran (11 milyon), Meşhed (2.9 milyon), İsfahan (2.2 milyon), Tebriz (2.1 milyon), Şiraz (2 milyon), Urumiye (1.3 milyon)

Toplum Yapısı [değiştir]

İran Türkleri
Ülke adı İran
Yaşayan Türk Grupları Azerbaycan Türkleri, Derbent-Karapapak-Avşar
Kaşkay-Halaç-Hamse-Horasan
Şahseven Türkmenleri
Tahmini Nüfus 18 milyon
Yoğun Bulunduğu Şehirler Tebriz, İsfahan, Meşhed
Şiraz, Tahran, Derbent

Türkiye ile birlikte Ortadoğu’nun Arap olmayan iki unsurundan birini oluşturan İran, köklü kültürü, büyük nüfusu ve zengin yeraltı kaynakları ile bölgenin önemli ülkelerinden biridir.

İran nüfusunun %51'ini Farslar, %24'ünü Azeriler ve %2'sini Türkmenler, %8'ini Gilaki-Mazenderaniler, %7'sini Kürtler, %3'ünü Araplar, %2'sini Beluciler, %2'sini Lurlar ve %1'ini de Ermeniler ve diğer etnik gruplar oluşturur.[28]

İran nüfusunun dini yapısının %89'unu Şii Müslümanlar, %'9unu Sünni Müslümanlar, kalan %2'sini ise diğer dinlere mensup insanlar oluşturmaktadır.[29]Ülkenin resmi mezhebi olan Şiilik ve 12 İmam (İsna Aşeriye) inancı, ülkenin özellikle orta ve kuzey kısımlarında güçlüdür. Sünnilik inancıysa ağırlıklı olarak ülkenin kuzey-batısındaki Kürtler ile Pakistan sınırındaki Belucilerde ve Horasan eyaletinde yerleşik Türkmen aşiretlerde yaygındır.

İran'da diğer önemli dini azınlıklar arasında özellikle Ortodoks Ermeniler (İsfahan), Zerdüştler (Yezd) ve Bahailer öne çıkmaktadır. Ülkede az miktarda Hindu, Keldani ve Sübbi (Mandaizm) inancına bağlı topluluklar bulunmaktadır. İran'da dini azınlıkların inanç özgürlüğü güvence altına alınmış olup, azınlık temsilcilerine (Ortodoks Hıristiyanlık, Musevilik ve Zerdüştlük) Meclis'te koltuk ayrılmıştır. İran hükümeti tarafından "sapkın bir inanç" olarak nitelendirilen Bahailik ise yasak olup, kimi zaman sert kovuşturmalara uğramaktadır.


75 milyon civarında tahmin edilen bir nüfusa sahip olan ülke, hem etnik hem de mezhepsel bakımdan büyük çeşitlilik göstermektedir. Nüfusu 10 milyonu bulan ve ülkenin kuzeydoğusunda, İran Azerbaycanı olarak adlandırılan Tebriz yöresinde yaşayan Azeriler Pers kökenlilerden sonra en büyük etnik topluluktur. Azeriler dışında kaşkaylar, Türkmenler gibi Türk kökenliler ile Beluçiler, Bahtiyariler gibi Fars kökenkilerden başka etnik topluluklar da ülke nüfusunun önemli bir bölümünü oluşturur. Çoğunluğu sünni olan ve Irak sınırına yakın bölgede yoğun olarak yaşayan Kürtler de 6 milyona yaklaşan nüfuslarıyla önemli bir etnik topluluktur. Kürt Alevileri, resmi mezhebin Caferilik olması sebebiyle sistemle entegre olmuştur. İran nüfusunun % 89’u Şiilerden, % 9'i sünni, % 2'i ise diğer dinlere mensuptur.

 

Tarih [değiştir]

Erken Dönem (MÖ 3200; MÖ 625[2]) [değiştir]

Dünya Haritası Eratosthenes, c.MÖ 200. İran platosunun bulunduğu bölgenin tanımlamak için Ariana (Aryânâ) ifadesi kullanılmıştır.
Dünya Haritası Eratosthenes, c.MÖ 200. İran platosunun bulunduğu bölgenin tanımlamak için Ariana (Aryânâ) ifadesi kullanılmıştır.

İran platosu boyunca bulunan onlarca tarih öncesi kalıntı[6][7][8] MÖ dördüncü milenyumda, Mezopotamya yakınlarında ortaya çıkan en erken uygarlıklardan yüzyıllar önce antik kültürlerin ve yerleşim yerlerinin varlığına işaret etmektedir.[30]

Proto-İranlılar ilk olarak Hindu-İranlıların ayrılmasını takiben ortaya çıkmışlar ve izleri Baktria- Margiyana Arkeoloji Bölgesine kadar takip edilmektedir.[31]Aryan, (Antik İran halkları) toplulukları MÖ üçüncü veya ikinci milenyumda İran platosuna; büyük olasılıkla birden fazla göç dalgası ile gelmiş ve yerleşmişlerdir. Proto-İranlıların "Doğu" ve "Batı" diye gruplara ayrılması göçe bağlı olarak meydana gelmiştir. MÖ birinci milenyumda Medler, Farslar, Baktrialılar, ve Partlar batı bölgesinin nüfusunu oluştururken, Karadeniz'in kuzey steplerini Kimmerler, Sarmatlar ve Alanlar yerleşmişti. Diğer topluluklar Hindistan yarımadası kuzeybatı sınırındaki dağlık kesimde ve bugün Belucistan denilen bölgede yerleşmişlerdir. Scythia toplulukları gibi diğer topluluklar batıda Balkanlara doğuda ise Sincan Uygur Özerk Bölgesi'ne kadar yayılmışlardır. Avesta dili c. MÖ 1000 ortaya çıkan Zerdüştçülüğün kutsal kitabı Avesta'nın kutsal ilahi ve kurallarını bir araya getirmek için kullanılmış doğuda kullanılan eski bir İrani dildir. Zerdüştçülük 7.yüzyıla kadar Ahameniş İmparatorluğu ve sonraki İran İmparatorluklarının resmi devlet diniydi.

İslamiyet Öncesi (MÖ 625[2] –MS 651 ) [değiştir]

Kiros Silindiri tarihteki ilk İnsan Hakları Beyannamesi olduğu düşünülmektedir.
Kiros Silindiri tarihteki ilk İnsan Hakları Beyannamesi olduğu düşünülmektedir.
 
Daha çok bilgi için: Pers İmparatorluğu, Roma-Pers Savaşları, ve Roma Part ve Sasani İlişkileri

İran'ın bir millet ve imparatorluk (MÖ 625[2]–MS 559 ) olarak, Büyük Kiros Medler ve Perslerden Ahameniş İmparatorluğunu (MÖ 559–330)oluşturacak birleşik bir imparatorluk kurana ve daha ilerde insanlar ve kültürler arası bir birleşme olana dek zamanının en büyüğü olmak üzere birleşmesi[2], Medler ile başlar.Kiros'un ölümünden sonra , oğlu Cambyses fetihlerine, Mısır'da önemli yerleri ele geçirerek devam etmiştir. Ölümünü taht kavgası izlemiştir ve kraliyet ailesinden gelmemesine rağmen I. Darius (MÖ 522-486 arasında hüküm sürmüştür) kral ilan edildi. I.Darius antik İran krallarının en büyüğü olarak kabul edilmiştir.

Büyük Kiros ve I. Darius yönetiminde Pers İmparatorluğu o zamana kadar insanlık tarihindeki en büyük imparatorluk haline gelmiştir.[32]Pers İmparatorluğunun sınırları doğuda İndus Nehri ve Ceyhun nehrinden batıda Akdeniz'e uzanıyor Anadolu (günümüz Türkiye'si) ve Mısır'ı kapsıyordu. Atina MÖ 499'da Sardes'in yağmalanması ile sonuçlanan Milet'teki bir isyana destek vermiştir. Bu MÖ 5. yüzyıl boyunca süren Yunan-Pers Savaşları olarak bilinen savaşları çıkartacak olan Yunanlılara karşı bir Ahameniş harekatına neden olacaktır. Yunan-Pers savaşları sırasında Persler bazı büyük üstünlükler ele geçirmişler ve MÖ 480'de Atina'yı yıkıp yerle bir etmişlerdir. Ancak Yunanlıların bir dizi zaferinden sonra Persler çekilmek zorunda kalmışlardır. Savaşlar MÖ 449'da Callias Barışı ile sona ermiştir.

İran Ulusal Müzesi'nden Kraliçe Musa'nın bir büstü, 1939'da Huzistan'da bir Fransız araştırma ekibi tarafından bulundu.
İran Ulusal Müzesi'nden Kraliçe Musa'nın bir büstü, 1939'da Huzistan'da bir Fransız araştırma ekibi tarafından bulundu.

Ahamenişlerin en büyük çalışması imparatorluğun kendisiydi. Zerdüşt'ün öğretilerinden kaynaklanan kurallar ve ahlak insan hakları, eşitlik ve köleliğin yasaklanmasına dayandırılan politikaları geliştiren ve uygulayan Ahamenişler tarafından sıkı bir şekilde takip edilmiştir. Zerdüştçülük Ahamenişler zamanında ve Kiros tarafından Babil'de özgür bırakılan sürgün edilmiş Yahudilerin ilişkileriyle, daha çok tanıtıldı ve İbrahimi dinleri etkiledi. Aristo, Eflatun ve Sokrates tarafından belirlenen Atina'nın Altın Çağı sırasında Yunanlıların Persiya ve Orta Doğu ile temasları oluşurken Ahamenişlerin hüküm sürmüşlerir. Orta Doğu ve Güneydoğu Avrupa halklarına sağlanan barış, asayiş, güvenlik ve zenginlik tarihte nadiren görülen bir dönemi oluşturmuş; bu dönem ticaretin bu oranda arttığı tek dönem olmuş ve bölge insanlarının yaşam standartları yükselmiştir.[33]

Büyük İskender Ahameniş topraklarını, son Ahameniş İmparatoru III. Darius'u MÖ 333'te Issus Savaşı'nda yenerek imparatorluğuna kattı. Ölümünden sonra çatışmalara ve imparatorluğun bölünmesine yol açacak bir kararla ele geçirdiği Ahameniş topraklarının çeşitli bölümlerini ordusunun üst düzey komutanlarının yönetimine bırakarak 328–327'de bu topraklardan ayrıldı. 700 yıl sonra hüküm süren Sasani İmparatorluğuna kadar (aşağıdaki bölüme bakınız) bu topraklarda tek bir devlet yönetimi kurulamadı.

Part İmparatorluğu MÖ 3. yüzyılın başlarında Yunan Selevkos İmparatorluğunu yendikten sonra İran platosunu tekrar birleşitiren ve yöneten ve aynı zamanda MÖ 150 ve MS 224 arası Mezopotamyayı kontrol eden Arsasid Hanedanı (اشکانیان Ashkâniân) tarafından idare ediliyordu. Partlar antik İran'ın üçüncü yerli halkından olan hanedanıydı ve beş yüzyıl hüküm sürdüler. Medlerin, Asurluların, Babil'in ve Elam'in topraklarının ele geçirilmesinden sonra Partlar kendi imparatorluklarını düzenlemek zorunda kaldılar. Bu ülkelerin eski elit tabakasından olan herkes Yunandı ve yeni egemenler eğer hükümranlıklarını sürdürmek istiyorsa kendi geleneklerini bunlara uydurmak zorundaydılar. Sonuç olarak, şehirler eski antik haklarını korudu ve sivil yönetimler ancak belli oranda rahatsız edildiler.

I. Ardeşir'in Sasani döneminde yapılmış kabartması
I. Ardeşir'in Sasani döneminde yapılmış kabartması

Partlar doğuda, Roma'nın genişlemesini Kapadokya (orta Anadolu'da) sınırlandırdığı için Roma İmparatorluğu'nun baş düşmanlarıydı. Partlar zırhlı ve ağır silahlı ve hafif silahlı ancak hareketli atlıları kullanarak kendi topraklarını yaklaşık 300 yıla yakın bir süre savundular.[34]Roma'ın en sevilen generali Marcus Antonius MÖ 36'da Partlılar'a karşı sonucunda 32.000 asker kaybedeceği büyük bir sefer düzenledi. Roma İmparatoru Augustus zamanında Roma ve Part İmparatorluğu aralarındaki sorunları diplomasi aracılığıyla çözüyordu. Bu gelişmeler sırasında Partlar kendi ordularında Marcus Antonius'tan ve MÖ 53'te Harran'da "müthiş bir bozguna" uğrattıkları Marcus Licinius Crassus'den elde ettikleri deneyimlerle o dönem çok takdir edilen Roma Lejyon standartlarına, "altın kartallar"a göre bir düzenlemeye gittiler.[35]

İmparatorluk düzeninin gevşediği ve son kralın imparatorluğun vasallarından biri olan I. Ardeşir tarafından yenilmesi üzerine Part İmparatorluğu MS 224'te sona erdi. I. Ardeşir Sasani İmparatorluğu'nu kurdu. Ülkeyi ekonomik ve askeri alanda reformlarla geliştirmeye başladı. Sasaniler Ahamenişler tarafından çizilen sınırlar içinde, onlara Erânshahr veya Iranshahr, , "Aryanların Ülkesi" İranlılar diye atıfta bulunarak, başkentleri Tizpon olmak üzere imparatorluklarını kurdular.[36]Romalılar arka arkaya I. Ardeşir,I. Şapur ve II. Şapur ile girdikleri savaşları kaybettikleri için çok sorun yaşadılar. [37] Sasani hükümranlığı döneminde Roma İmparatorluğu'na karşı kazanılan zaferler Roma'da o kadar büyük bir karamsarlık yarattı ki tarihçi Cassius Dio şunları yazmıştır:

Bu bizim için büyük bir korku kaynağı idi. oğudaki lejyonlarımız için Sasani Krallığı o kadar ürkütücüydü ki çok azı onlarla savaşmak istiyor geri kalanlar ise savaşma konusunda tamamen isteksiz davranıyordu..

 

[38]


Part ve daha sonra Sasani devrinde İpek Yolu üzerindeki ticaret Çin, Mısır, Mezopotamya, İran, Hindistan Yarımadası ve Roma medeniyetlerinin gelişmesinde önemli rol oynamıştır ve modern dünyanın temellerinin atılmasına yardımcı olmuştur. Partlılardan geriye kalan kalıntılar bazı açılardan klasik Yunan etkileri taşır ve çoğunlukta kendi oryantal anlayışlarını sergiler; "Part sanat ve yaşamını ifade eden kültürel farklılığın" açık bir ifadesi olarak.[39]Partlılar, Avrupa Romanesk mimarisini andıran ve muhtemelen bu mimariyi etkilemiş olduğu Tizpon'da örnekleri görülen Part stili mimari tasarımların yaratıcılarıydılar.[40][41]Sasanilerin yönetiminde İran [[İran-Çin ilişkileri|Çin ile ilişkilerini geliştirdi, Sasani sanatı, Sasani müziği ve Sasani mimarisi büyük atılım gerçekleştirdi ve Nizip Okulu ve Gundeşapur Akademisi gibi dünya çapında tanınan bilim ve araştırma merkezleri oluşturuldu.

Bu dönemde batıda Hıristiyanlığın doğuda Budizm ve Manicilik gibi dinlerin yayılması sonucunda Zerdüştçülük İran birliğinin sağlamlaştırılması için ulusal bir devlet dini olarak örgütlendi. Ayrıca yine bu dönemde yazılı kültüre geçilmiştir. Kutsal metinlerin derlenmesinden oluşan enderzler, Zerdüştlüğün kutsal kitabı olan Avesta, dini ya da dindışı gelenekler ve İran’ın ulusal destanı sayılan Şehname bu dönemde kaleme alınmıştır. MS 630’larda başlayan Müslüman Arap akınları Sasani egemenliğine 651 yılında son vermiş ve İslamiyet’i İran’da yaymıştır.

632'de Arap yarımadasından Sasani İmparatorluğuna saldırılar başladı. İran El Kadisiye Savaşı'nda İran'ın İslami Fethi'ne yol açacak şekilde yenildi.

Orta Çağlar (652–1501) [değiştir]

İran Hanedanları Haritası c. 1000
İran Hanedanları Haritası c. 1000

İran'ın İslam devleti tarafından fethinden sonra İran Emeviler'in yönetimine girdi. Ancak İran'ın İslamlaşması İran toplumunun kültürel, bilimsel ve siyasi yapısı içinde derin dönüşümlere neden oldu: Olgunlaşmış İran edebiyatı, İran felsefesi, İran bilim ve teknolojisi ve İran sanatı yeni oluşan İslam medeniyetinin ana öğeleri haline geldi. Kültürel, politik ve dini olarak İran'ın İslam medeniyeti'ne eklemlenmesi çok büyük önem taşımaktadır. Son tahlilde İran'ın katkısı İslam'ın Altın Çağı'nın oluşmasında çok etkili olmuştur.[42]

İranlı bir general olan Ebu Müslim, Emevileri Şam'dan çıkardı ve Abbasilerin Bağdat'ı fethetmesine yardım etti. Abbasi halifeleri, sıklıkla vezirlerini İranlılardan seçerdi ve İranlı valilerin ciddi anlamda yerel otonomi yetkileri vardı. 822'de Horasan Valisi Tahir bağımsızlığını ilan etti ve yeni bir Pers hanedanlığı olarak Tahirîler hanedanlığını kurdu. Samaniler döneminde İran'ın bağımsızlığını kazanma çabaları daha da güçlendi.[43]

İran'da Araplaştırma denemeleri hiç bir zaman başarılı olamamıştır ve İranlılar için Shuubiyah gibi akımlar Arap istilacılarla ilişkilerde bağımsızlıklarını kazanma konusunda işleri kolaylaştırıcı ve hızlandırıcı görevi görmüştür. Abbasiler sonrası dönemin kültürel canlanması İran ulusal kimliğinin yeniden su yüzüne çıkmasına yol açmıştır. Bu kültürel akım 9. ve 10.yüzyıllar sırasında zirve yapmıştır. Bu akımın en açık etkisi Perslerin dili ve İran'ın resmi dili olan Farsçanın günümüze kadar sürekliliğinin sağlanmasıdır. İran'ın en güçlü epik şairi Firdevsi Farsça'nın günümüzde yaşamasının en önemli destekçisi olarak kabul edilmektedir.

Jāmī'nin "Sufi'nin Gül Bahçesi" minyatürü, 1553. Bu çalışma Timur dönemindeki bir çok çalışmada olduğu gibi Pers şiiri ile Pres mimyatürünün bir karışımıdır.
Jāmī'nin "Sufi'nin Gül Bahçesi" minyatürü, 1553. Bu çalışma Timur dönemindeki bir çok çalışmada olduğu gibi Pers şiiri ile Pres mimyatürünün bir karışımıdır.

Bir sessizlik döneminden sonra İran ayrı, farklı ve değişik bir öğe olarak İslam'ın içinde belirdi. İslam'ın fethinden sonra İran felsefesi, eski İran felsefesi, Yunan felsefesi ve gelişen İslam felsefesi ile geliştirdiği değişik ilişkilerle farklılaşacaktır.Aydınlanma Okulu ve Aşkınlık Felsefesi o dönemin İran'ında iki ana felsefe geleneği olarak kabul edilmekteydi.

Gazneli Mahmut başkenti İsfahan ve Gazne olan büyük bir imparatorluk kurduğunda bu akım başarıyla 11. yüzyıla ulaşmış oluyordu. Takipçileri olan Selçuklular egemenlik alanını Akdeniz'den Orta Asya'ya kadar genişletti. Kendilerinden önce gelenler gibi imparatorluğun divanı , Nizamiye'yi oluşturan İranlı vezirlerin elindeydi.

Bu dönemde İranlı yüzlerce araştırmacı ve bilimadamı teknoloji, bilim ve tıbba, daha sonra Avrupa Rönesansının doğuşunu destekleyecek şekilde çok büyük katkı sağladı.[44]

1218'te Harezmşahlar Devleti'nin doğu bölgeleri olan Maveraünnehir ve Horasan Cengiz Han'ın istilasına uğradı. Bu dönemde yarım milyondan fazla İran nüfusu öldürüldü;[45]Nişabur gibi kentlerin caddeleri "kan nehirlerine döndü"; etrafına şehrin kedi ve köpek kulubelerinin itina ile yerleştirildiği insan kafalarından oluşan piramitler yapıldı.[46] 1220 ve 1260 rasında İran'ın nüfusu bu kitlesel katliamlar ve açlık sonucu 2,500,000'dan 250,000'e düştü.[47] Cengiz Han torunlarından biri olan Hülagû Han Fransa Kralı IX.Louis'e yazdığı bir mektupta İran'a ve Halife'ye karşı yaptığı akınlarda tek başına 200,000 kişinin öldürülmesinin sorumluluğunu üstleniyordu.[48] Başkentini Semerkand'da kuran başka bir fatih olan Timur onu takip etti.[49] Bu yıkım dalgaları etkileri Nişabur gibi bir çok şehrin bu saldırılar öncesi nüfuslarına tekrar kavuşmasını sekiz yüzyıl kadar; 20.yüzyıla kadar engelledi.[50]Ancak hem Hülagû Han hem de Timur ve onların takipçileri kendi tarzlarını ve gelenekleri fethettikleri yerinkilere göre değiştirip tamamen Pers kültürüne uygun yaşadılar.[51]

 

Erken Modern Dönem (1501–1921) [değiştir]

 
Daha çok bilgi için: Rus-İran Savaşları, İngiltere-İran Savaşı, Türk-İran Savaşı, ve Ajax Operasyonu
Settar Han  İran Anayasa Devrimi'nin anahtar kişisiydi.
Settar Han İran Anayasa Devrimi'nin anahtar kişisiydi.
Şah İsmail ,  Safevi Hanedanı (1501 ile 1736 arası)'nın kurucusudur.
Şah İsmail , Safevi Hanedanı (1501 ile 1736 arası)'nın kurucusudur.

İran'ın ilk Şii İslam devleti Şah İsmail tarafından Safevi Hanedanı (1501 ile 1722 arası) yönetiminde kuruldu. Safevi Hanedanı ilerleyen zaman içinde büyük bir politik güç haline geldi ve çift taraflı devlet antlaşmaları yapmaya başladı. Safevilerin en güçlü oldukları zaman I. Abbas'ın hükmettiği dönemdir.[52]Safevi Hanedanı Osmanlı İmparatorluğu, Özbek kabileleri ve Portekiz İmparatorluğu ile sık sık çatışıp savaştı. Safeviler başkentlerini Tebriz'den alarak önce Kazvin'e sonra da dönemlerinde sanata verdikleri destek ile İran estetik düzeyi yüksek üretim dönemlerinden birini yaşadığı İsfahan'a taşıdılar. Dönemlerinde ülke yönetiminde merkezileşme arttı; ordunun moderleştirilmesinde ilk adımlar atıldı ve mimaride İsfahani tarz gelişti. 1722'de Afgan isyancılar I. Hüseyin'i yendi ve Safevi Hanedanı'na son verdi ancak 1735'te Nadir Şah başarılı bir şekilde Afgan isyancıları İsfahan'dan çıkardı ve Afşar Hanedanı'nı kurdu. 1738'de aralarında Taht-ı Tavus, Işık Dağı elması ve Işık Denizi elmasının da bulunduğu kraliyet hazinelerini güvence altına alacak bir sefer yaptı.Ne var ki hükümdarlığı çok uzun sürmedi 1747'de bir suikast sonucu öldü. Meşhed kökenli Afşar hanedanlığı, 1750'de başkentini Şiraz'da kuran Kerim Han Zand tarafından kurulan Zand hanedan tarafından takip edildi. Onun yönetimi görece bir barış ve refah sağladı.

Zand hanedanı Lotf Ali Han Aga Muhammed Han tarafından idam edilinceye kadar üç kuşak sürdü ve yeni hükümdar Tahran'ı 1794'te Kaçar hanedanı'nın doğuşunu gösterecek şekilde başkent yaptı. Yetenekli Kaçar yöneticisi Amir Kabir diğer modernleşme reformları arasında İran'ın ilk üniversitesini de kurmuştur. Kaçar hanedanı döneminde İran Rus-İran Savaşları sonucunda Rus İmparatorluğu ve İngiliz İmparatorluğuna karşısında Gülistan Antlaşması, Türkmençay Antlaşması ve Akhal Antlaşması ile topraklarının neredeyse yarısını kaybetmiştir. Büyük Oyun'a rağmen İran egemenliğini korumayı becermiş ve çevresindeki diğer ülkelerin tersine asla sömürgeleştirilememiştir. Sürekli tekrarlanan dış müdahaleler ve yozlaşan ve zayıflayan Kaçar yönetimi, bir Parlamenter monarşi içinde ülkenin ilk parlamentosunu oluşturan İran Anayasa Devrimi ve Kaçar hanedanının egemenliğine son veren Tütün Protestosu gibi protestolara yol açmıştır

1908’de İran’da petrolün bulunması bir dönüm noktası oldu. Böylece hem emperyalist güçlerin İran üzerindeki hesapları hem de İran’ın 20. yy.’ına damgasını vuracak olan karmaşık sosyo-ekonomik yapı ortaya çıktı.

İran’ın kırsal kesiminde feodalizm egemendi ve büyük toprak sahipleriyle topraksız köylüler arasındaki uçurum oldukça derindi. Şehirlerde ise bazargan ya da çarşı adı verilen geleneksel küçük burjuvazi, esnaf tarihsel olarak etkin bir sınıf olarak göze çarpmaktaydı. Bu sınıf aynı zamanda toplumun en çabuk örgütlenebilen kesimini oluşturmaktaydı. Özgün bir hiyerarşiye sahip olan İran uleması, mollalar hem toprak sahipleri hem de çarşı esnafı arasında nüfuz sahibiydi. Pek çok açıdan bu sınıfların çıkarlarının temsilciliğini üstlendiği gibi vakıf mülklerine sahip olması açısından kendisi de ekonomik olarak toprak sahibi sayılırdı. Petrolün ekonomik bir ürün olarak devreye girmesiyle birlikte kapitalist ilişkilerin ülkede yayılmaya başlaması sonucunda bir ticaret burjuvazisi ve işçi sınıfı da ortaya çıkmış, 1940’lardan itibaren etkinliğini artıracak olan sanayi burjuvazisinin öncülleri oluşmaya başlamıştı. Ülke, emperyalist ülkeler açısından ise artık, en güçlünün en büyük dilimi alacağı bir pasta olarak görülmekteydi.

Pehleviler [değiştir]

1921 yılında ülkenin neredeyse tek örgütlü askeri gücü olan Kazak birliklerinin komutanı Rıza Han, İngilizlerin desteklediği söylenen, bir darbeyle hükümet kurdu. 1925 sonunda kral ilan edilen Rıza Han 1926’da Şah Rıza Pehlevi adıyla tahta çıktı ve Kaçar hanedanı saltanatı son bularak yerini Pehlevi hanedanına bıraktı. Rıza Şah, 1906 Anayasası’nı tekrar yürürlüğe koymamakla beraber Atatürk’ten hayli esinlenmiş bir batılılaşma politikası uyguladı. Fakat bu reform süreci demokratik olmaktan uzak, yukarıdan aşağı doğru yönelen uygulamalardı. Devlet yönetimi laikleşti, başta eğitim olmak üzere pek çok alanda çağdaşlaştırma gerçekleştirmeye çalışıldı; fakat çoğu zaman eskisinden bile baskıcı bir kraliyet yapısı varlığını sürdürdü. İngiltere ile petrol anlaşmalarını kısmen daha avantajlı bir konumda sürdüren Şah Rıza, bir süre sonra İngiliz-Rus-Fransız egemenliğinden kurtulmak için Almanya’ya yakınlaştı. Bu büyük bir yanlış oldu; zira Almanların etkisini azaltmak ve Basra Körfezi’nden Kafkaslara uzanan bir ikmal hattı oluşturmak isteyen Sovyetler Birliği ve İngiltere 1941’de ülkeyi işgal ettiler.

Müttefik güçlerinin işgal girişimi, neredeyse direnişle karşılaşmadan oldu. Bu durum, Şah Rıza’nın baskıcı yönetiminin, antidemokratik uygulamalarının ve tepeden inme batılılaşma projesinin halk tarafından pek de sıcak karşılanmadığının bir göstergesi sayılabilir. İşgalin ardından müttefik güçleri, Şah Rıza’nın ülkedeki Alman görevlilerin sınırdışı edilmesi yönündeki isteklerini kabul etmemesi üzerine, kendisini tahttan indirip oğlu Muhammed Rıza Pehlevi’yi yerine geçirdiler. Şah Rıza’nın ülkeden uzaklaştırılmasının ardından esas olarak işgal güçlerinin denetiminde olmak kaydıyla Muhammed Rıza Pehlevi iktidarı başlamış oldu. Şah Rıza dönemine göre nispeten demokratik bazı açılımlar sağlandı; siyasi tutuklular özgür bırakıldı, basına yönelik sansür(karartma) kaldırıldı, siyasal ve toplumsal örgütlenmelere izin verildi. Artık sesini duyurma olanağı bulan çeşitli toplumsal ve siyasal muhalefet hareketleri bu özgürlük ortamından yararlanarak reform taleplerini yükseltmeye başladılar. Daha sonraki yıllarda ülkenin siyasal ve toplumsal yaşamını büyük ölçüde etkileyecek olan Marksist kökenli Tudeh (Kitle) Partisi de bu ortamda, 1941 yılında kuruldu ve işçi yasası, toprak reformu, kadın hakları gibi geniş toplumsal tabanı kucaklayan talepleriyle önemli destek buldu.

İngiltere, SSCB ve ABD’nin çıkar mücadelesine sahne olan İran’ın, 1942’de imzalanan anlaşmanın ve 1943’te yapılan Tahran Konferansı’nın ardından, bu üç devlet tarafından yeniden inşaa edilmesine karar verildi; fakat SSCB bu anlaşmaya uymayarak denetimi altındaki bölgede sosyalist nitelikli, biri Azeri, öbürü Kürt olmak üzere iki özerk cumhuriyet kurdurdu. İşgal bölgesini de 1946’da, İran’ın kuzey petrol yataklarını işletme konusunda imtiyazlı bir anlaşma imzaladıktan bir ay sonra boşalttı. SSCB işgalinin sona ermesinden hemen sonra İran, bu iki özerk cumhuriyetin varlığına güç kullanarak son verdi. SSCB’ye verilen imtiyaz da ülke içindeki milliyetçilerin ve İngiltere’nin baskısıyla 1947 yılında geçersiz kılındı.

Fakat tüm bu gelişmeler ülke içindeki milliyetçi muhalefeti güçlendirmişti. Giderek etkinliğini artıran Ulusal Cephe, 1951’de halkın büyük çoğunluluğunun da talebi olan petrolün ulusallaştırılması kararının Meclis’te kabul edilmesini sağladı. Bu karara karşı çıkan Başbakan Razmara’nın öldürülmesinin ardından çıkan ayaklanmadan sonra Şah, Ulusal Ceph’nin lideri Musaddık’ı başbakanlığa getirmek zorunda kaldı. Batıda eğitim görmüş, bağımsızlıktan ve ulusal egemenlikten yana olan bir milliyetçiliği savunan Musaddık’ın ilk işi; petrolün ulusallaştırılması yönündeki kararı onaylamak oldu. Bu karar ve Musaddık’ın bağımsızlıkçı politikası İngiltere ve ABD’nin tepkisini çekmekteydi. Fakat bir süre sonra, başta Musaddık’a destek veren ulema, Musaddık’ın Sovyetler’le yakınlaşmasından kaygılanarak hükümete verdikleri desteği geri çektiler ve Ulusal Cephe dağıldı. Tudeh Partisi ise Musaddık’ı desteklemeye devam etmekteydi. Bu durumdan rahatsız olan ordu içindeki bir grup CIA’in de desteğiyle bir darbe düzenlediler. 1953 yılında Şah, Musaddık’ı görevden almaya çalıştı fakat çıkan isyanın ardından ülkeyi terk etmek zorunda kaldı. Üç gün sonra düzenlenen ikinci darbe girişimi ise başarıya ulaştı. Musaddık hükümetten indirilerek tutuklandı, Şah ise kaçmış olduğu Roma’dan dönerek tekrar görevini devraldı. Bu gelişmelerin ardından İran petrollerinin işletilmesi için, % 50 hakkı İran’da olmak üzere çok uluslu bir konsorsiyum oluşturuldu.

1953’te yaşanan olaylar İran’ın siyasal ve toplumsal yaşamı için bir dönüm noktası sayılabilir. Musaddık’ın devrilmesiyle sonuçlanan süreçte bölünen sadece modern milliyetçi güçler olmadı. Tudeh Partisi’nde de kırılmalar yaşandı. Partiden kopan gençlik örgütünden silahlı mücadeleye başlayan Halkın Fedaileri ve Halkın Mücahitleri örgütleri doğdu. Bu örgütlerin de içinde yer aldığı İran sol hareketi, 1960’lı yıllarda kitlesel etkinlik gösterse de, sol hareketin giderek kitle hareketinden silahlı mücadeleye kaymasıyla toplumsal tabandaki etkisini yitirmiş oldu. Musaddık’ın iktidara gelmesinde de önemli rol oynayan işçi hareketi ise etkinliğini kaybetse de etkisini İslam Devrimi’ne kadar sürdürdü. Hatta devrimi başlatan, rafineri ve petrol işçilerinin grevi olacaktı.

Musaddık iktidarının sonundan İslam Devrimi’ne uzanan süreçte büyük önem taşıyan gelişmelerden biri Şah’ın 1962 yılında gündeme getirdiği “Ak Devrim” adını verdiği reform paketidir. Ülkede siyasi istikrarı sağlayan Şah Muhammed Rıza petrol gelirinin de yardımıyla sosyo-ekonomik yapıyı sarsıcı biçimde değiştirmekteydi. Bir yandan istihdam artıp, ücretler yükselirken sanayi toplumuna hızlı geçişin sancıları çok güçlü bir şekilde kendini hissettiriyordu. Köylerinden ayrılan milyonlarca topraksız köylü şehirlerin etrafındaki gecekondu bölgelerinde toplanmaktaydı. Bir yandan yeni üretim biçimlerine bağlı olarak ortaya çıkan bir sanayi burjuvazisi giderek zenginleşirken yoksul, işsiz ve umutsuz, ekonomik olduğu kadar siyasal olarak da dışlanmış milyonlar da büyük kentlerin dışında öfkeli bir muhalefetin koşullarını oluşturuyordu. 1953’ün şaşkınlığıyla bölünüp gücünü yitiren sol, bu kitlelerle ilişki kuramazken; ulemanın etkinliği giderek artmaktaydı.

Şah’ın modern kapitalizm yolunda ilerlemek için yürürlüğe koymaya çalıştığı reform ise çarşı, ya da bazargan adı verilen ve geleneksel olarak İran’ın siyasal, toplumsal yaşamında büyük önem taşıyan küçük ve orta sınıf esnafın, toprak sahiplerinin ve ulemanın tepkisini çekti. Toprak reformu, seçim reformu ve kadınlara oy hakkının tanınması, devlet işletmelerinin hisselerinin belirli oranda satılması gibi düzenlemeleri içeren Ak Devrim böylelikle tarıma dayalı ekonomiyi devre dışı bırakıp, toprak sahiplerini sanayi yatırımlarına yönelterek sağlam bir kapitalist ekonomik yapı kurmayı hedefliyordu. Ayrıca Şah’ın ulus inşa süreci için bir engel olarak gördüğü çarşı da bu şekilde tasfiye edilebilecekti. Yine bu hedef doğrultusunda eğitim, sağlık gibi alanlarda çeşitli düzenlemeler öngörülmekteydi. Bunun dış politikadaki yansımaları da İran’ın giderek bölgede ABD’nin jandarması rolüne soyunması şeklinde gerçekleşti. 1970’lerde petrol fiyatlarının aşırı artmasıyla bir yandan içerideki modernleşme hamlesini ve bir sanayi atılımını finanse eden İran, bir yandan da satın aldığı gelişmiş silahlarla askeri güç haline gelerek Basra Körfezi’ndeki askeri varlığını fiilen pekiştiriyordu.

Söz konusu reformların tehdit ettiği sınıflar ve kadınların oy hakkı başta olmak üzere bazı yeniliklere karşı çıkan ulemanın kurduğu ittifak, mutsuz yoksul kitlelerin öfkesiyle birleşerek Devrim’e ulaşan süreçte geri dönülmesi zor bir dönemecin aşılmasına neden oldu. Seçim reformuna ulemanın tepki göstermesiyle başlayan olaylar sonucunda pek çok kişi öldü. Bu olaylar sırasında, 1979 Devrimi’nin manevi önderi haline gelecek din adamı Ayetullah Humeyni de siyasal bir önder olarak sivrilmekteydi. Humeyni olaylardan sorumlu tutularak tutuklandı, ardından 1979’da Şah’ın devrilmesiyle tekrar dönmek üzere ülkeden ayrıldı.

İran'ın uydudan görüntüsü
İran'ın uydudan görüntüsü

İslam Devrimi ve sonrası [değiştir]

1979'da Ayetullah Humeyni önderliğindeki İslam devriminden sonra yapılan halkoylamasında yeni rejim %98.2 evet oyu aldı. Genel af çıkarıldı, belirli bir süre, düzenleme için müzik ve gazete yasağı konuldu. Beni Sadr cumhurbaşkanı oldu. 1980'de şah öldü. Irak savaşı çıktı. Terörle yeni kurulan devleti yıkmayı amaçlayan Halkın Mücahitleri , muhalefeti örgütledi . 1981'de başbakan Beheşti ve öbür 72 meclis üyesi suikastte öldürüldü. Çok kayıplar verildi. Sonunda İslam Devrimi Muhafızları ülkeyi denetmi altına aldı. Cumhurbaşkanı olarak Seyyid Ali Hamaney seçildi. 1982'de Halkın Mücahitleri dağıtıldı, muhaliflerden biri olan Şeriatmedari gözaltına alındı. 1983'de yargıçların tümü azledildi. Fransız diplomatlar sınırdışı edildi. 140.000 Yahudi ülkeyi terketti ve İsrail'e kaçtı. 100.000 Ermeni Ermenistan'a göç etti. Rafsancani meclis başkanı seçildi. TUDEHliler tutuklandı. Batı Almanya dışişleri bakanı Genscher İran'ı ziyaret etti. Başbakan Musavi Nikaragua'ya gitti. Suudi Arabistan dışişleri bakanı İran'ı ziyaret etti. Rafsancani Çin ve Japonya'ya gitti.

1986'da Şeriatmedari öldü. Fransa, Halkın Mücahitlerini sınırdışı etti. 1987'de İran, Türkiye'deki türban yasağını kınadı. Rafsancani, Türkiye'de İslam devrimi olacak dedi. İran, Hamburg ve Frankfurt konsolosluklarını kapattı. ABD, İran'ın 450 milyon dolarını serbest bıraktı. İngiltere 5 İran diplomatını sınırdışı edince, İran misilleme yaptı. Mehdi Haşimi idam edildi. ABD İran'dan yaptığı dışalımı(ithalat) durdurdu. 1988'de Turgut Özal İran'ı ziyaret etti. BM'nin İran-Irak Savaşı'nı sonlandırma kararı onaylandı. SSCB ve İngiltere ile ilişkiler düzeldi. Ayetullah Humeyni, Hazreti Ayşe'ye ve Sahabilere küfreden Selman Rüşdi'nin kellesine 2.6 milyon dolar ödül koydu. Dünyada hiç kimsenin İslam'a ve Müslümanlara hakaret etmesine izin vermeyeceğini açıkladı. Başbakan Musavi Türkiye'ye geldi. Ayetullah Humeyni 5 Haziran 1988'de öldü. Halefi, Ayetullah Ali Hamaney oldu. Depremde 35 bin kişi öldü. ABD'nin birinci Körfez Harekatı'nı İran cihad çağrısıyla karşı çıktı. Hafız Esad İran'a gitti. İran, Saddam Hüseyin'i kafirler listesinden çıkardı.

1991'de Körfez Savaşı'nda Irak uçakları İran'a sığındı. Rafsancani Türkiye'ye geldi. Amerika ve Almanya'da İrangate skandalı çıktı. Almanya, İran'ın nükleer silah üreteceğini açıkladı. 1992'de Rusya, Çin, Kuzey Kore İran'a silah sattılar. Turgut Özal, İran'a gitti. Demirel, İran'ı ziyaret etti. 1993'de İran, Bosna Hersek'e silah sattı, Almanya'dan silah aldı. Cezayir, İran'la ilişkisini kesti. İran, Irak'taki muhalif kamplarını bombaladı. Türkiye-İran ortak PKK harekatı yapıldı. İran, Türk TIR'larını engelledi. 1994'te uydu antenleri kaldırıldı, muhaliflere baskı uygulandı. Demirel ikinci kez İran'a gitti. ABD, İran'ı terör destekçiliğiyle suçladı. 1995'te Humeyni'nin oğlu öldü. TBMM, Türkiye Hizbullah'ının İran'dan katkı ve yardım aldığını duyurdu. İran, Lübnan'daki Hizbullah ile ilgili olduğunu açıkladı. 1996'da internete sansür(karartma) başladı. Kadınlara bisiklet yasağı, dans cezası, Batılı sözcük kullanma yasakları getirildi. Rafsancani Türkiye'ye geldi, doğalgaz anlaşması yapıldı. 1997'de Refah Partisi'nin bir kültür etkinliğine katılan İran büyükelçisi Bagheri sınırdışı edildi. Türkiye, İran'dan diplomatını geri çağırdı. Cumhurbaşkanı Hatemi oldu. 1998'de İran'ın PKK'yı desteklediğine dair kanıtlar ortaya çıktı. İran, Şahab-3 füzesi denedi. Dışişleri bakanı İsmail Cem İran'ı ziyaret etti. 1999'da Hikmet Çetin İran'a gitti. İran'da kadınlar muta nikahına isyan etti. Merve Kavakçı lehine İran'da gösteri yapıldı. ABD, İran'ı şer ülkeler sıralamasında gösterdi, İran'dan nükleer üretimini durdurmasını istedi. İran nükleer çalışmalarının denetimine karşı çıktı. 2000'lerin başında katı yönetimi güçlendiren İran, kadınlara ve gençlere karşı sert tutumuyla dünya devletlerinden tepki topladı. Son zamanlarda rap tarzı müzik, erotik içerikli kısa mesaj gönderimi, nargile içmek, batılı tarzda giyinmek, batılı tarzda saç kesimi, elektronik gitar, karşı cins ile dans yasaklanmıştır.

İslam Devrimi 1977 yılının sonunda başladı. Demokratik hak talepleri olarak başlayan gösteriler giderek, öğrencilere, çarşı esnafına ve işçi sınıfına yayılarak genişledi. Ocak 1978’de Humeyni karşıtı bir makalenin yayımlanmasıyla patlak veren çatışmalar yaşandı. Ardından grevler başladı, kitlesel eylemler yapıldı. Farklı toplumsal kesimleri ve siyasal grupları bir araya getiren sloganlar “Kahrolsun Şah” ya da “Şah’a ölüm”dü. Giderek büyüyen olaylar karşısında Şah, muhalefet temsilcilerinden Bahtiyari’yi başbakanlığa atadı fakat bu da kitleleri tatmin etmedi. 1979 Ocak ayında Şah’ın ülkeyi terk etmesiyle Pehlevi Hanedanı da sona ermiş oldu. Humeyni ülkeye dönüp 4 milyon kişi tarafından karşılandıktan sonra kurulan İslam Konseyi, Bahtiyar Hükümeti’ne son vererek Mehdi Bazargan’ı başbakanlığa getirdi. Nisan ayında yapılan referandumla Cumhuriyet kuruldu, fakat İslamcılar giderek Devrim hareketi içinde etkinliklerini artırmaktaydılar. Ülkede çatışmalar sürmekteydi. ABD Büyükelçiliği’nin basılıp, içeridekilerin tutsak edilmesi sonucunda ortaya çıkan kriz sırasında başbakanlık yeniden el değiştirerek sol eğilimli Beni Sadr’a geçti. Fakat birkaç ay içinde Beni Sadr da azledildi ve sol hareket bütünüyle tasfiye edildi. Bu siyasal çalkantıya eşlik eden ekonomik güçlükler belki de Devrim’in daha başlangıçta yenilmesine sebep olabilirdi; fakat bu sırada çıkan İran-Irak Savaşı tüm bu sorunların sekiz yıllığına askıya alınmasını sağladı.

İran’ın 1960’lardan başlayan bölge gücü olma çabası sırasında komşusu Irak ile arasında ortaya çıkan Basra Körfezi’ndeki adalar ve Şattülarap sorunu, her iki ülkedeki kimi etnik grupların bu ülkeler tarafından yönetilmesi gibi sorunlar nedeniyle çıkan savaş, bir süre bir ülkenin, bir süre öbürünün üstünlüğüyle, sekiz yıl sürdürdükten sonra hiçbir sonuca ulaşılmadan bitti. Savaşın bitimesinden kısa süre sonra Humeyni yaşamını yitirdi. Böylelikle geçmişte ertelenen sorunlar gündeme geldi. Giderek ağırlaşan ekonomik zorluklar halk içinde reformcu talepleri gündeme getirdi, bu kanadın sözcülerinde Hatemi cumhurbaşkanlığına seçildi. İran dış politikasında da ideolojik etmenler(unsur/faktör) yerini giderek pragmatik etmenlere bıraktı.

11 Eylül saldırılarıyla birlikte değişen Dünya, İran’ı da oldukça etkiledi. Amerika’nın yeni Ortadoğu politikası çerçevesinde, aslında Devrim’den bu yana yıldızının barışmadığı İran’a karşı tutumu da değişti. Kitle imha silahları bulunduğu gerekçesiyle Irak’ı işgal eden ABD, İran’ı da şer ekseni adını verdiği terörü desteklediğini düşündüğü ülkeler sıralamasına ekledi. Tıpkı Irak’ın işgali öncesinde olduğu gibi İran’ın nükleer silahlara sahip olduğu ya da olabileceği yolundaki görüşler daha sık ifade edilmeye başlandı.

Ekonomi [değiştir]

Tarım, İran’ın geleneksel faaliyetlerinden biridir. Daha Antik dönemde yerleşik düzene geçilmiş olan ülkede doğudan gelen göçebe boylarla yaşanan gerilim ülke tarihinde belirleyici olmuştur. Bugün bile ülkede hâlâ önemli bir nüfusa sahip olan göçebe topluluklar bir sorun kaynağı olarak görülür. Ülkede tarım vadi tabanlarında, plato eteklerindeki vahalarda ve nemli alçak basınç hareketlerine açık yağış alan bölgelerde yapılır. Başlıca tarım ürünleri şekerpancarı, şekerkamışı, pamuk, tütün, pirinç, çay ve tahıllardır; fakat pirinç dışındaki ürünler ihtiyacı karşılamaktan uzaktır.

Hayvancılık da İran’ın önemli ekonomik faaliyetlerinden biridir. Göçebe yaşantısını sürdüren pek çok topluluk geçimini küçük ve büyükbaş hayvan yetiştiriciliğiyle sağlar. İpekböceği ve Hazar kıyısında dünyanın en kaliteli havyarlarının elde edilmesini sağlayan mersin balığı da ülke ekonomisi için önemli hayvanlardan sayılabilir. Zanaatkârlık tarih boyunca İran için önemli olmuştur. Gerek hayvancılık ve ipek üretimine bağlı olarak gelişen halıcılık, gerekse ülkenin geleneksel sanatları sayılabilecek süslemecilik ve tezhip gibi sanatlara bağlı olarak gelişen bakır işlemeciliği, çanak çömlek yapımı gibi el sanatları İran’ın dünyada tanınmasına neden olmuş faaliyetlerdendir. Bunlarla da bağlantılı olarak, küçük ticaret, esnaflık, daha sonra da göreceğimiz gibi, ülkenin sosyo-politik yapısına etki edecek derecede önemli olagelmiştir.

Bütün bu geleneksel faaliyetlere karşın, günümüzde ülkenin ekonomik kaderini tayin eden, nispeten yeni bir ürün olan petrol ve doğalgazdır. Petrol İran için öylesine önemli bir üründür ki; ülkenin son yüz yıllık tarihinin belirlenmesi, modernleşmesi ve sanayileşmesi hep petrole dayalı olarak gerçekleşmiştir. 1908’den beri işletilmekte olan petrolün tamamına yakın güneybatıdaki Huzistan bölgesinden ve Zağros Dağları ile Basra Körfezi kıyıları arasında kalan şeritten çıkarılır. İç bölgelerdeki nispeten zayıf ya da işletilmesi güç petrol yatakları ise doğalgaz bakımından zengindir. Dünya petrol rezervlerinin % 10’unun, doğalgaz rezervlerinin ise % 20’sinin İran’da olduğu tahmin edilmektedir. İran-Irak Savaşı öncesinde yıllık 300 milyon tona kadar çıkan savaş döneminde 50-60 milyon tona düşen petrol üretimi bugün hâlâ 200 milyon tonun altındadır. Ülkenin en önemli sanayi işkolu petrole bağlı olarak gelişen petro-kimya sektörüdür. Rafineriler dışında petrol ve doğalgaz boru hatları da petrolün işlenmesi ve iletilmesi açısından önem taşımaktadır. Ayrıca başta demiryolu ve karayolu olmak üzere pek çok altyapı olanağının ve diğer sanayi alanlarının geliştirilmesi de özellikle 1970’li yıllarda elde edilen petrol gelirleri sayesinde gerçekleştirilmiştir.

İran ekonomisi, merkezi planlamanın, devletin ve bazı büyük şirketlerin yönetiminde olan petrol sanayisinin, küçük çapta özel ticaretin ve tarımın karışımından oluşmaktasır. İran ekonomik altyapısı son 20 yılda sürekli bir büyüme göstermese de ; ekonomi , enflasyon ve işsizlikten olumsuz etkilenmeyi sürdürmüştür. 20.YY'nin başlarında hizmet sektörü GSYIH'nin en büyük dilimini oluşturmaya başlamış, hizmet sektörünü sanayi ve tarım sektörleri takip etmiştir. Devlet bütçe gelirlerinin yaklaşık %45'i petrol ve doğal gaz gelirlerinden, %31'i ise vergilerden elde edilmektedir. 2000-2004 yılları arasında, bütçe harcamalarına yıllık %14'lük bir enflasyon oranı eşlik etmiştir. 2006 yılında İran'ın nominal GSYIH'i 195.5 milyar $ ve kişi başına düşen milli gelir 2440$ olarak hesaplanmıştır. Tüm bu rakamlar ve İran'ın çeşitli ama küçük çapta sanayisi gözönüne alındığında, Birleşmiş Milletler İran ekonomisini yarı-gelişmiş olarak sınıflandırmıştır.

Hizmet sektörü, GSYIH'deki payı açısından uzun vadede en hızlı artışı göstermesine karşın, inişli çıkışlı bir grafik sergilemektedir. Devlet yatırımları, üretimin serbestleştirilmesi ve yeni dışsatım(ihracat) pazarlarının bulunması ile birlikte tarımda patlama yaratmıştır. Ülke çapında inşa edilen birçok baraj sayesinde, büyük ölçekte sulama projeleri hayata geçirilmiş, ihracata ve sanayiye yönelik tarım geliştirilmiş ve böylece 90'lı yıllarda İran'daki başka hiçbir sektörün elde edemediği bir büyümeye elde edilmiştir. Her ne kadar 1998-2001 yılları arasında art arda yaşanan aşırı kurak yıllar tarımsal çıktıyı olumsuz yönde etkilese de, tarımsal işgücünün önemli bir yüzdesini elinde tutmaktadır.

İran'ın başlıca ticaret yaptığı ülkeler Çin, Almanya, Güney Kore, Fransa, Japonya, İtalya ve Rusya'dır. İran, 90'ların sonundan beri Suriye, Hindistan, Küba, Venezuella ve Güney Afrika gibi ülkelerle yaptığı ekonomik işbirliğini de geliştirmektedir.

 

Türk İran İlişkileri [değiştir]

Cumhuriyet’in ilk dönemleri [değiştir]

16. yüzyıldan 20. yüzyıla kadar Türk-İran ilişkileri bölgenin iki büyük imparatorluğunun bölgede ve birbirleri üzerinde nüfuz kurma mücadelesi olarak özetlenebilir. Türkiye’de Kurtuluş Savaşı’nın ardından Cumhuriyet’in kurulması ve ardından İran’da iktidara gelen Rıza Pehlevi’nin Türk modelinden esinlenen bir modernleşme projesine başlamasıyla iki ülke ilişkileri farklı bir noktaya geldi. Görece iyi ilişkiler rağmen hayli uzun ve sorunlu bir geçmişin ağırlığını üzerinden atamayan iki ülke arasında azımsanamayacak sorunlar da vardı.

Bu sorunların en önemlilerinden biri, iki ülkenin sınır bölgesinde yaşayan Kürt aşiretlerinin yarattığı sorunlardı. Sınırın bir tarafında güvenlik problemine yol açan aşiretler, kolayca sınır geçerek takibattan kurtuluyorlardı. Sınırın arazi üzerinde tam olarak belirlenmemesi de güvenlik güçleri arasında sınır ihlaline dayanan gerginlikler çıkmasına neden oluyordu. Özellikle Ağrı İsyanları sırasında Türkiye’nin bu konuyla ilgili rahatsızlığı had safhaya ulaştı. 1932 yılında sınır değişikliği yapılarak, başka bir toprak verip Küçük Ağrı Dağı’nın tamamen Türk sınırları içine alınmasıyla büyük ölçüde çözülen bu sorun daha sonra sınırın da kesin olarak tespit edilmesiyle ortadan kalktı.

Sınır sorunun çözülmesini hemen ardından 1937 yılında Sadabad Paktı kuruldu. Fakat o yıllarda giderek Almanya güdümüne giren İran’la Türkiye’nin yolları çok geçmeden ayrıldı ve bu paktın ömrü kısa oldu. 1941 yılında İran’ın müttefiklerce işgali, Türkiye’nin bölgede Sovyet nüfuzunun artmasından endişe duymasına neden oldu. İşgal döneminde iki ülke ilişkileri fiilen askıya alındı. Zaten karar sahibi olan merci işgal güçleriydi; bu noktada Türkiye İngiltere ile bağlantı kurmayı seçti. Türkiye’nin İran’la ilgili olarak İngiltere ile ilişki kurduğu iki mesele İran’ın Türk asıllı etnik grubu Kaşkaylara yönelik baskının sona erdirilmesine ilişkin talep ve Sovyet işgalinin devam etme olasılığına karşı Türkiye’nin duyduğu kaygı oldu.

Soğuk Savaş’ın müttefikleri [değiştir]

Sovyet işgalinin sona ermesiyle birlikte iki ülke ilişkileri tekrar normalleşmeye başladı. Gitgide gerilimi artan Soğuk Savaş’ta seçimini batı Bloğu’ndan yana yapan Türkiye ve İran’ın kaderi bir kez daha, bu kez Sovyet tehlikesi ekseninde kesişmekteydi. Fakat bu durum da uzun sürmedi. 1950’lerin başında Musaddık’ın iktidara gelmesi Türkiye’de büyük rahatsızlık yarattı. Musaddık rejiminin Batı’ya karşı mesafeli bir politika izlemesi ve bu dönemde İran’da etkinliğini artıran solcu Tudeh’le işbirliği yapması Türkiye’nin rahatsızlığının sebeplerini oluşturuyordu. Türkiye bu dönemde batılı devletlerin İran’a yönelik her türlü önlemini destekledi, hatta Musaddık’a karşı düzenlenen operasyon için ABD ve İngiltere’yi teşvik etti.

Musaddık’ın devrilmesi ve Şah’ın ülkede iktidarını sağlamlaştırmasının ardından iki ülke ilişkileri kaldığı yerden devam etti. Ortak Sovyet tehdidi algılaması daha önce Sadabat Paktı’nda iyi bir sınav veremeyen Türkiye ve İran’ı yeni bir ittifaka yöneltti. ABD’nin Sovyetler’in yayılmasına karşı ortaya attığı Kuzey Kuşağı (Northern Tier) projesi çerçevesinde 1955 yılında Irak ve Türkiye’nin ortaklığı ile Bağdat Paktı kuruldu. İran’ın bu pakta sonradan ve ülkedeki sol muhalefetin tepkisinden çekinerek biraz gönülsüzce katılması Türkiye’de başta bir rahatsızlık yarattı fakat bu durum kısa sürede aşıldı. Irak’ın 1958’deki darbenin ardından pakttan çekilmesi sonucunda Bağdat paktı feshedilerek yerine CENTO (Central Treaty Organisation) kuruldu ve merkezi Ankara olarak belirlendi.

Fakat bu kez işler tersine dönmüştü. NATO üyesi olmayan İran, Irak örneğini de göz önünde bulundurarak CENTO’nun güçlendirmesini istiyor; fakat NATO’ya da üye olmanın rahatlığını taşıyan, ayrıca askeri birliklerinin tamamını NATO’ya tahsis etmiş olan Türkiye bu kez isteksiz davranıyordu. Bu durum, önce dönemin başbakanı Adnan Menderes’in Moskova ziyaretiyle, ardından gerçekleşen 27 Mayıs Darbesi ile Şah’ın iyice telaşlanmasına neden olmuştur. Darbeden sonra yönetimi eline alan Milli Birlik Komitesi’nin NATO ve CENTO’ya bağlıyız açıklaması Şah’ı kısmen rahatlatsa da CENTO emrine asker verilmesi meselesi yine çözümsüz kalmıştır.

1962’de Türkiye’nin İran ve Yunanistan’la ilişkilerini geliştirme yönündeki kararı ilişkileri giderek daha sıkı hale getirdi. Karşılıklı açıklamalarla pekiştirilen bu süreç 1964’te Pakistan’ı da içeren Kalkınma için Bölgesel İşbirliği’nin (RCD) kurulmasıyla sonuç verdi. Böylece o güne dek genellikle askeri ve siyasi işbirliği alanında tutulan ilişkiler ticaret, ulaşım ve iletişim gibi alanlara da taşınmış oldu.

1960’lı yıllarda Türkiye’de özellikle sol hareketin büyümesine paralel olarak Şah karşıtı söylemin güçlenmesi İran’da rahatsızlık yaratan bir durum oldu. Ayrıca bu dönemde, CENTO’ya asker tahsisinin hâlen çözülmemiş olması, ekonomik işbirliği çabalarının beklenen başarıyı göstermemesi İran açısından; İran’ın Irak’taki Kürt grupları desteklemesi ve bölgedeki askeri nüfuzunu giderek artırması da Türkiye açısından ortaya konan sorunlar olarak göze çarpmaktadır. Bu sorunlar 1970’lerde de varlığını sürdürür; 1973 petrol krizleriyle birlikte Türkiye’nin önce ekonomik, ardından siyasi krize girerken İran’ın ekonomik, askeri ve siyasi etkinliğinin artması da ilişkilerin durgunlaşmasına sebep olur.

İslam Devrimi’nin ardından [değiştir]

1979 yılında İran devrimi meydana geldiğinde Türk-İran ilişkilerinin geçmişine bakan herkes ilişkilerin kötüye gideceğini tahmin ediyordu. Ancak ilişkiler kötüye gitmedi aksine daha da iyi bir seyir takip etti. İran'ı terk ederek Sovyet Rusya'nın nüfuzuna girmesine yol açmak istemeyen Türkiye, açıkça İran karşıtı bir tutum içine girmedi. Bu yüzden, Tahran'da bulunan ABD büyükelçilerinin rehin alınmasının ardından, Kasım 1980'de İran'a ambargo koyan ABD'nin uygulamalarını takip etmeyi kabul etmedi. Türkiye’de 1980 Darbesi’nin gerçekleşmesiyle bir ara bozulur gibi olan ilişkiler, İran-Irak Savaşı’nın çıkmasıyla tekrar rayına oturdu. Bu dönemde Türkiye’nin izlediği tarafsızlık siyaseti sonucunda Türkiye, İran’ın en önemli ticari partnerlerinden biri hale geldi.

Bu dönemde Türkiye, İran-Irak Savaşı’nın Türkiye ile ticari ilişkilere zarar vermemesi ve PKK’nın desteklenmemesi yönündeki isteklerini İran’a iletti. İran bu konularda hassasiyet gösterdi, hatta savaş döneminde Kerkük-Yumurtalık petrol boru hattının bulunduğu bölgeleri ele geçirmekten özellikle kaçındı. Fakat savaşın sona ermesiyle, ticari kaygıların gölgesinde sırasını bekleyen kimi sorunlar bir anda patlak vermiştir. Hem ticari ilişkiler önemli bir ölçüde gerilemiş hem de siyasi ilişkiler ciddi bir krize girmiştir.

Krizin patlak vermesi, 10 Kasım’da İran’ın Ankara Büyükelçiliği’nde bayrağın yarıya indirilmemesiyle başlar, Türkiye’deki İranlı rejim muhaliflerinin kaçırılmak istenmesi, karşılıklı açıklamalarla tırmanır. Kriz, Başbakan Turgut Özal’ın gönderdiği dostluk mesajıyla aşılır. Humeyni’nin ölümüyle birlikte ideolojik çelişkiler bir ölçüde yumuşar. 1990’ların başındaki iki gelişme Türk-İran ilişkilerini de etkiler. Bunlardan bir Körfez Savaşı’dır. Savaş sırasında önemli bir fikir ayrılığı yaşamayan Türkiye ve İran savaşın ardından Saddam Hüseyin’in müdahalesinden kaçan Kürt nüfusun güvenliği için Türkiye’nin sınır bölgesine yerleşen ABD güçlerinin (Çekiç Güç) varlığı İran’ı rahatsız etmişti. Diğer olay ise Sovyetler Birliği’nin dağılması olmuştur. Orta Asya ve Kafkaslarda ortaya çıkan yeni devletlerin kimin nüfuz alanına gireceği sorunu iki ülke arasında kısa süreli de olsa bir rekabet içine sokmuştur.

1990’ların ortasında ilişkiler yine bozulmuştur. Bunun başlıca nedeni Türkiye’de yaşanan siyasi cinayetler ve bu cinayetlerde İran’ın parmağı olduğuna yönelik iddialardır. Yine bu dönemde Türkiye ile İsrail arasında imzalanan askeri işbirliği anlaşması rahatsızlığı artırır. Necmettin Erbakan’ın Başbakan olması ve ilk gezisini İran’a yapması Rafsancani’nin Türkiye’yi ziyaret etmesi, Müslüman ülkeleri kapsayan işbirliği projesi D-8’in gündeme gelmesiyle düzelen ilişkiler; Sincan’daki Kudüs Gecesi’ne İran Büyükelçisi’nin katılması, İran sınırından PKK üyelerinin sızması, İslami terör örgütlerine karşı yürütülen operasyonlarla ilgili spekülasyonlar gibi konularla gerilimini korudu. Ayrıca İran’ın Türkiye’nin Kuzey Irak’taki varlığı ve İsrail’le işbirliğinden sıkıntı duyduğu biliniyor. Tüm bunlara karşın, özellikle Hatemi’nin cumhurbaşkanlığı döneminde İran ile ilişkilerin genel olarak dengeli bir seyir izlediğini söylemek mümkün.

Dış bağlantılar [değiştir]

Kaynaklar [değiştir]

  1. ^ http://www.servat.unibe.ch/law/icl/ir00000_.html retrieved 25 Feb 2008
  2. ^ a b c d e f http://www.britannica.com/ebc/article-9371723 Encyclopædia Britannica Concise Encyclopedia Article: Media
  3. ^ a b "Iran". 2007-01-26 tarihinde erişildi.
  4. ^ template:cite web kullanımında hata: Parametreler url ve başlık tanımlanmalı.
  5. ^ template:cite web kullanımında hata: Parametreler url ve başlık tanımlanmalı. retrieved 23 January 2008
  6. ^ a b Xinhua, "New evidence: modern civilization began in Iran", 10 Aug 2007, retrieved 1 Oct 2007
  7. ^ a b Iran Daily, "Panorama", 3 Mar 2007, retrieved 1 Oct 2007
  8. ^ a b Iranian.ws, "Archaeologists: Modern civilization began in Iran based on new evidence", 12 Aug 2007, retrieved 1 Oct 2007
  9. ^ parliament.uk, "Select Committee on Foreign Affairs, Eighth Report, Iran, retrieved 1 Oct 2007
  10. ^ IRAN @ 2000 and Beyond lecture series, opening address, W. Herbert Hunt, 18 May 2000, retrieved 1 Oct 2007
  11. ^ hinduwebsite.com, "The Concepts of Hinduism — Arya", retrieved 1 Oct 2007
  12. ^ imp.lss.wisc.edu, "Iranian Languages", Political, Social, Scientific, Literary & Artistic (Monthly) Oct 2000, No. 171, Dr. Suzan Kaviri, pp. 26–7, retrieved 1 Oct 2007
  13. ^ "Iran — The Ancient Name of Iran", N.S. Gill, retrieved 1 Oct 2007
  14. ^ Bailey, Harold Walter (1987). "Arya". Encyclopedia Iranica 2. New York: Routledge & Kegan Paul. 
  15. ^ MacKenzie, David Niel (1998). "Ērān, Ērānšahr". Encyclopedia Iranica 8. Cosa Mesa: Mazda. 
  16. ^ a b "Anērān"..  retrieved 25 Feb 2008
  17. ^ World Statistics by Area retrieved 23 January 2008
  18. ^ Welcome to Iran retrieved 25 Feb 2008
  19. ^ Iran-Location, size, and extent retrieved 23 January 2008
  20. ^ SurfWax: News, Reviews and Articles On Hindu Kush retrieved 25 Feb 2008
  21. ^ Nature & Mountains of Iran retrieved 25 Feb 2008
  22. ^ a b c Iran- Current Information retrieved 25 feb 2008
  23. ^ "Iran: Focus on reverse migration". 2006-04-17 tarihinde erişildi.
  24. ^ "Islamic Azad University", retrieved 28 Jan 2008
  25. ^ Religious Tourism Potentials Rich retrieved 28 Feb 2008
  26. ^ Mashhad, Iran retrieved 28 Feb 2008
  27. ^ http://www.sci.org.ir/content/userfiles/_census85/census85/natayej/township/Os10.xls retreved 27 Feb 2008
  28. ^ CIA World Factbook "Iran"
  29. ^ CAI World Factbook "Iran"
  30. ^ http://oi.uchicago.edu/OI/MUS/VOL/NN_SUM94/NN_Sum94.html retrieved 2006-04-29
  31. ^ "The Palaeolithic Indo-Europeans" — Panshin.com (retrieved 4 June 2006)
  32. ^ The Persians. 2006-08-20 tarihinde erişildi.
  33. ^ vohuman.org, "Historical perspective on Zoroastrianism", Reproduced from Âtaš-è Dorün — The Fire Within, Jamshid Soroush Soroushian Memorial Volume II, 1st Books Library, Bloomington, IN, 2003, retrieved 1 Oct 2007
  34. ^ Persians: Masters of Empire, 1995, ISBN 0809491044, p.142–143,Time-life Books
  35. ^ Cotterell, Arthur. From Aristotle to Zoroaster: An a to Z Companion to the Classical World. 1998. p.272, Free Press
  36. ^ Garthwaite, Gene R., The Persians, p. 2, ISBN 1405156805, Wiley-Blackwell (2006)
  37. ^ Lorentz, John H. Historical Dictionary of Iran.Asian Historical Dictionaries; No.16. 1995. ISBN 9780810829947, p.189
  38. ^ Arthur Cotterell, From Aristotle to Zoroaster: An a to Z Companion to the Classical World. 1998. ISBN 0684855968, p.344–345, Free Press
  39. ^ Persians: Masters of Empire, 1995, ISBN 0809491044, p.134, Time-life Books
  40. ^ Persians: Masters of Empire, 1995, ISBN 0809491044, p.138, Time-life Books
  41. ^ "Even the architecture of the Christian church, with its hallowed chancel seems inspired by the designs of Mithraic temples". Abbas Milani. Lost Wisdom. 2004. Mage Publishers. p.13. ISBN 0934211906
  42. ^ Caheb C., Cambridge History of Iran, Tribes, Cities and Social Organization, vol. 4, p305–328
  43. ^ Bosworth C. E., Cambridge History of Iran, vol. 4, p.90
  44. ^ Kühnel E., in Zeittschrift der deutschen morgenländischen Gesell, Vol. CVI (1956)
  45. ^ The memoirs of Edward Teller, Lawrence Livermore National Laboratory "Science and Technology Review". July/August 1998 p20. Link: [1]
  46. ^ Mackey, S.. The Iranians: Persia, Islam, and the soul of a nation. 1996. ISBN 0-525-94005-7. p.69.
  47. ^ Battuta's Travels: Part Three — Persia and Iraq retrieved 23 January 2008
  48. ^ Mackey, S.. The Iranians: Persia, Islam, and the soul of a nation. 1996. ISBN 0-525-94005-7. p.70
  49. ^ Old World Contacts/Armies/Tamerlane retrieved 23 January 2008
  50. ^ Mackey, S. The Iranians: Persia, Islam, and the soul of a nation. 1996. ISBN 0-525-94005-7. p.69.
  51. ^ Bertold Spuler. The Muslim World. Vol. I The Age of the Caliphs. Leiden. E.J. Brill. 1960 ISBN 0-685-23328-6 p.29
  52. ^ "The Islamic World to 1600", The Applied History Research Group, The University of Calgary, 1998, retrieved 1 Oct 2007
 
  Bugün 53 ziyaretçi (64 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol